6. BÖLÜM

Màu nền
Font chữ
Font size
Chiều cao dòng

Bir kaç saniye gözlerimizin içine baktık. Karanlıkta kayboluyordu, sonra videodan gelen ışıkla yüzünü belli belirsiz seçiyordum. Bora yine gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Bunu anlamsız buluyordum. Bir şey söylemek istiyorsa gelip söyleyebilirdi. Sürekli dik dik bakarak beni rahatsız etmesine gerek yoktu. Ayağa kalkıp yanına doğru yürümeye başladığımda Sahra tuttuğu elimi bırakmadı ve nereye gittiğimi sorarcasına bir yüz ifadesi takındı. Ona cevap vermeyip Bora'nın olduğu tarafa bakınca orada olmadığını gördüm. Tekrar Sahra'ya döndüğümde gülümsedim ve yerime oturdum. Hem okulun hem de Güney Holding'in reklamını yapmıştım. Reklam bittiğindeyse çekim sırasında yaşadığımız bir kaç komik an vardı. Onları da ekledik. Herkes videonun bittiğini zannettiğinde çekim hataları başlıyordu. Stüdyodakilerin izlerken güldüğünü duymuştum. Normalde bugün reklamı değil dans klibini izleyecektik ama Akın Bey en kısa zamanda reklamı izlemek istediğini söylediğinde Volkan Bey ile konuşup reklamın ve dans klibinin tarihini değiştirmiştim. Şimdi ise sadece bir haftam kalmıştı. Pharrell'in Happy şarkısında dans edeceğim için şanslıydım. Eğlenceli bir klip olacağı kesindi. Volkan Bey ayağa kalkıp yanıma geldiğinde istemsizce nefesimi tuttum.

''Haftaya izleyeceğimiz dans klibiyle birlikte diğer hocalarla karar vereceğiz. Ama iyi bir izlenim bıraktığını söyleyebilirim. Şansını iyi değerlendiriyorsun, Toprak.'' deyip yanımdan gitti. Diğer hocalarla tanışmamıştım. Sadece Volkan Bey ile muhattap oluyordum. Bu iyi bir şey mi kötü bir şey mi karar veremezken öğrenciler stüdyoyu boşaltıyordu. Aysel Hanım ve Kemal Bey beni tebrik etmekle kalmayıp sıkıca sarılmışlardı. Bende onlara uyarak sarılmıştım. Aral ise gelmemişti. Belliydi zaten. Gelmesini de beklemiyordum. Sahra ile yine kocaman bir kucaklaşma yaşadık.  Bana ben demiştimli bir çok cümle kurdu. Arda yanıma geldiğinde ona da sarıldım. O da bana sarıldığında kulağına ''Teşekkür ederim.'' diye fısıldadım. Kollarını çözerek, ''Daha işimiz bitmedi. Şirkete gidiyoruz. Babamında beğenmesi lazım, unutma.'' dediğinde bir an Akın Bey'i unuttuğumu farkettim.Ve tabii ki hiç bozuntuya vermedim.

''Unutmadım tabii ki. Ben de ne zaman gideriz diye soracaktım.'' dediğim de Efe buna inansa da Sahra hiç inanmamıştı. Efe yürümeye başladığında bende Sahra'yı kolundan çekerek yürümeye başladım. Arabaya biner binmez Efe radyoyu açmıştı. Benden frekansları değiştirmemi istediğinde bir kaç sıkıcı şarkıyı geçtikten sonra reklam müziğimiz olan şarkı çalmaya başladığında durdum ve arkama yaslandım. Üçümüz birden gülümsedik ve mümkün olduğu kadar dans etmeye başladık. Efe araba kullandığı için hareket edemiyordu. Şirkete ulaştığımızda bir kaç dakika Akın Bey'in görüşmesinin bitmesini bekledik. İçeri girdiğimizde Akın Bey'de heyecanlı görünüyordu. Çantam da 8 adet daha kopyası bulunan CD'yi çıkardım. Ne olur ne olmaz diye kendimi sağlama almak isteyip 9 tane daha kopyalamıştım CD'den. Akın Bey CD'yi bilgisayara takıp izlemeye başladı. Yüz ifadesinden hiç bir şey anlaşılmıyordu. Bilgisayarı kapatıp bir süre bekledi.

''Açıkçası... Güzel olmuş, beğendim.'' dediğinde ufak bir çığlık atıp Sahra ile sarıldık.

''En kısa zamanda şirketin internet sayfalarında yayınlayacağız bu reklamı. Ayrıca söz verdiğim gibi ücretin yarın hesabına yatacak. Tebrikler Toprak.'' dediğinde gülümsemekten çenem ağrımıştı. Biz dışarı çıktıktan yaklaşık 10 dakika sonra Efe' de babasının odasından çıktı.

''O zaman yarın size güzel bir yemek ısmarlıyorum ve ilk başarımızı kutluyoruz?'' diye soru yönelttiğimde ikisi de aynı anda ''Bana uyar'' demişti. Daha sonra Efe, Sahra ve beni eve bırakmıştı. Sadece bir kaç saat uyuyup dinlenmek istiyordum. Öyle de yaptım. Uyandığımda saat 16.22 idi. Banyoya girip soğuk bir duş aldım. Üzerime bol bir eşofman ve tişört giydikten sonra saçlarımı taradım. Kurulama gereği hissetmeden aşağı inip mutfağa girdim. 1 haftadır doğru düzgün bir şey yemiyordum. Stresim hala azalmamıştı ama en azından görevimden birini başarıyla tamamlamıştım. Mutfağa girdiğimde Aslı bana sandiviç hazırlayabileceğini söylemişti. O kadar yorgundum ki hiç düşünmeden kabul ettim. Koltuğa geçip oturduğumda televizyonu açıp kanalları gezdim. Saçma sapan programlar vardı. En sonunda dayanamayıp televizyonu kapattım. Aslı sandiviçi getirdiğinde iştahla büyük bir ısırık aldım.

''Yavaş ye, boğulacaksın. Ya da boğul, farketmez.'' gelip yanımda ki koltuğa oturdu. Ağzımdaki lokmayı bitirdiğimde konuşmaya başladım.

''Sen yemek yerken boğulmuyorsan ben hiç boğulmam, merak etme.'' Yüzünü ekşitti.

''Ne üzücü bir haber.'' deyip mutfağa doğru yürümeye başladı.

''Üzülmene sevindim.'' diye arkasından bağırdım. Bana nasıl davranıyorsa bende ona öyle davranacaktım. 

''Bana evde ki bütün salamı bitirdiğini söyleme sakın.'' dediğinde kafamı çevirip ona baktım. Elimde ki sandiviçi gösterdim.

''Aslı bana sandiviç yapmıştı ama salamın bitip bitmediğini bilmiyorum.'' dediğinde Aslı yanımıza gelmişti.

''Aral Bey özür dilerim efendim. Ben hemen alıp gelirim şimdi.'' dediğinde Aral elini havaya kaldırarak Aslı'yı durdurdu.

''Sen değil Aslı, Toprak gidip alacak.'' dediğinde gözlerimi büyüttüm.

''Ya da sandiviçini bana verecek.'' dediğinde ilk başta itiraz etmeyi düşündüm ama aklıma daha güzel bir fikir gelince vazgeçtim. Elimde ki sandiviçi ona uzattığımda şaşırmış olacak ki bir kaç saniye afalladı. İtiraf etmeliyim ki gerçekten tatlı görünüyordu. Mutfağa girip Aslı'dan bana bir tencere ve spagetti vermesini söyledim. Makarnayı haşlanırken  küçük bir tavada sos hazırlamaya başladım. Makarnayı haşlayıp suyunu süzdükten sonra tencerede biraz yağ eritip makarnayı ve sosu karıştırmaya başladım. Mutfağı güzel kokular sarmıştı bile. İki tabak çıkardım ve makarnayı tabaklara koydum. İki de çatal alarak mutfaktan çıkıp yemek masasına oturdum. Aslı'yı da çağırdım ve beraber makarnayı yemeye başladık. Aral arada bir dönüp bize bakıyordu. En sonunda dayanamayıp, ''Eğer istiyorsan, sana da bir tabak getirebilirim.'' dedim.

''Ölmek istersem sana haber veririm.'' dediğinde Aslı ile birbirimize bakıp gülümsedik. Bir kaç dakika sonra yerinden kalkıp mutfağa doğru yürüdüğünde kafamı kaldırıp ona baktım. Elinde ki tepsiyi göstererek. ''Tepsimi bırakmaya gidiyorum.'' dedi. Mutfakta biraz fazla oyalanınca merak edip gizlice bakmaya başladım. Makarnanın tadına bakıyordu. Onun beni göremeyeceği şekilde saklandım ve onun duyabileceği bir şekilde Aslı'ya içecek bir şey isteyip istemediğini sordum. Mutfağa geleceğimi anladığında hemen çatalı ve tepsiyi yıkamaya başladı bir yandan da öksürüyordu. Yanına gittim ve elimi yavaşça sırtına vurup ''Helal helal'' dedikten sonra buzdolabından meyve suyunu aldım. Bardaklara doğru yöneldiğimde mutfaktan çıkmıştı. Bardakları tezgaha bırakıp bir çatal ve tabak çıkartıp makarna koydum. Meyve suyu şişesini  sol kolumla karnım arasına sıkıştırdım. Sol elimle de bardakları tuttum ve sağ elimede tabağı sıkıştırıp mutfaktan çıktım. Aslı elimdeki şişeyi ve bardakları aldığında Aral'ın oturduğu koltuğa doğru ilerledim. Tabağı ona uzattığımda hiç bir şey yapmadan sadece baktı.

''En azından tadına bak. Hem göz hakkı.'' diyerek açıklamada bulunduğumda elimdeki tabağı aldı.

''Ölürsem, seni öldürürüm.'' 

''Mutfakta ölmediğine göre şimdi de ölmezsin.'' deyip yemek masasında ki yerime oturdum. Mutfakta onu makarna yerken gördüğümü öğrendiğinde bozulmuştu. Bunu ona belli etmek istememiştim hatta bu yüzden ona makarna getirmiştim. Ama kendi kaşınmıştı. Maalesef. Makarnalar bittiğinde masayı toplamaya başladım. Aslı bulaşıkları halledeceğini söylediğinde odama çıktım. Bilgisayardan Happy şarkısını açıp dans etmeye başladım ama alanım küçük olduğu için rahat edemiyordum. Aysel Hanım'ı arayıp bu akşam eve geç gelmemin sorun olup olmayacağını sorduğumda rahat olmamı söyledi. Sahra'yı arayıp  eski dans okulumuzdan geç saate kadar çalışmam için izin istemesini rica ettim. Böyle bir şeyi ben isteyemezdim. Terslenmekten ve reddedilmekten ölesiye korkan bir yapım vardı. Sahra izin aldığını söylediğinde hazırlanıp evden çıktım. Otobüs gelince akbilimi basıp boş bir koltuk aradım ama olumlu bir sonuç alamadım. Otobüsten indiğimde biraz yürümem gerekiyordu. Kulağımda ki müzikle 10 dakika boyunca yürüdüm. Binaya vardığımda görevliden okulun anahtarını aldım. Okulu ben kapatacaktım. Benim okulummuş gibi. Normalde asla görevliden başka kimseye anahtarı vermezlerdi ama 5 yaşımdan beri burada eğitim aldığım için beni ve Sahra'yı tanıyorlardı. Kendime boş bir stüdyo bulduğumda öğrenciler okuldan çıkıyordu. Bir kaç tanıdık yüze gülümsedikten sonra kapıyı kapattım ve şarkının bütün oda da yayılmasına izin verdim. Kendimi müziğin akışına bıraktım. Bir kaç hareketi kafamda belirlemiştim. 10 dakika dinlenmek için saate baktığımda çoktan 8 olmuştu. Defterimi çıkardım ve koreografiyle ilgili notlar aldım. Tekrar dans etmeye başladım. 3 saat sonra  ışıkları kapatıp stüdyodan çıktım. Okulun anahtarlarını elime alıp merdivenden inmeye başladığımda telefonum çaldı. Tanımadığım bir numara arıyordu.

''Efendim?''

''Şu okulun adresini hemen mesaj at. Ve beni kapıda bekle.'' deyip kapattı. Aysel Hanım ve Kemal Bey Aral'ı beni almak için zorlamış olmalıydılar. Merdivenlerden aşağı inerken adresi mesaj attım ve Aral'ın numarasını kaydettim. Binadan çıktığımda kapıyı kilitledim ve Aral'ı beklemeye başladım. Geldiğinde hiç bir şey demeden arabanın içinde bekledi. Ben de kapıyı açıp ön koltuğa oturdum.

''Gelmene gerek yoktu. Bir otobüse biner gelirdim.''

''Şoförlüğünü yamak için can atmıyorum.'' dediğinde sinirlenmiştim. Onu daha da sinir etmek için, ''Görevlinin evine gitmemiz lazım. Anahtarları bırkacağım.'' dediğimde çenesi iyice gerildi. Aslında anahtarları yarın bırakabilirdim. Ama Aral'ı sinir etmek hoşuma gidiyordu. Anahtarları bırakıp eve doğru gittiğimizde sessizliği bozan o oldu.

''Geç geleceğim falan derken gece 2-3 gibi gelirsin sanıyordum.''

''Babam geceleri dışarı çıkmama izin vermez.'' dediğimde bana kısa bir bakış atıp güldü.

''Artık baban yok.''

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen4U.Pro